Aşağıda sizler için en çok sorulan soruları derledik. Daha fazla bilgi için bize ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki Butonlar İle Uzman Hekimlerimize Ulaşın Aklınızdaki Soru İşaretlerini Paylaşın.
Ortodontik tedavi öncesinde, hiç bir problem yaratmamış olsa bile, 20 yaş dişlerinizle vedalaşmanız gerekebilir.
20 yaş dişinin fiziksel durumu ve kişide oluşturduğu belirtiler tamamen kişiye özeldir. Bu dişlerin çekilme gerekliliği, tamamen dişin pozisyonuna ve sebep olduğu belirtilere bağlıdır.
Dünyada her 6 saniyede 1 kişi tütün tüketimi sebebiyle hayatını kaybetmektedir. Sigara kullanımı sonucu, ağız içinde sağlık, estetik ve tat alma duyularında problemler olmasının yanında ağız kanserlerinin %75 sebebi de sigaradır.
Yapılan araştırmalar kötü ağız kokusunun, büyük oranda (%85) ağız içindeki bir problemden kaynaklandığını göstermiştir. Bunun da büyük bir kısmını diş ve diş eti problemleri oluşturur. Plaklar ve diş taşları kötü ağız kokusuna neden olabilen durumlar arasında sayılır. Bunun yanında, bazı insanlarda nedeni bilinmeyen bir şekilde dilin üzeri bir tabakayla kaplanmaktadır. Bu tabakada bulunan ve özellikle sülfür bileşikleri oluşturan bakterilerin de ağız kokusu yaptığı düşünülür. Bu sorunun giderilmesi için dilin mekanik olarak temizlenmesi gerekir.
Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri; ağızda kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve estetik bakımdan hoş olmayan bir görüntüye yol açar. Bu dönemde tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve -romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar- genel sağlık problemlerine yol açabilir. Bu nedenle süt dişlerindeki çürükler, “nasıl olsa yerine yenileri gelecek” yanılgısına düşmeksizin mutlaka tedavi edilmelidir.
Bunun bir zamanlama yoktur. Muayeneler ve kontroller arası geçirilen sürede amaç dişleri ve ağız dokularını temiz tutmaktır. 6 ayda bir hekim kontrolü daha uygun bir öneri olacaktır.
Aslen bu konu hekim camiasını da ikiye bölmüştür. Faydasına inanmayan hekimlerin yanısıra çalışmaların sonuç verdiğini ispat eden meslektaşlarımızda vardır. Hepimiz Medikodent hekimleri olarak, diş beyazlatmanın uygun teknik,uygun ekipman ve uygun nosyon rehberliği ve uygun vaka seçimi kriterlerinin hepsinin aynı andaki beraberliğinde, başarılı olacağını kabul etmekteyiz. Çünkü sağlığın tarifı fizyolojik,biyolojik ve ruhsal açıdan tam bir iyilik hali olarak yapılıyorsa, dişlerinin renginden memnun olmayan ve bunu kendisine problem gören kişi sağlıksız sayılır.Bu tanıma uyan fert için, diş beyazlatma bir tedavi biçimi olacaktır. Sadece kabul etmek gerekirse diş beyazlatma beklentisi ile kliniğimize gelen hastaların aslolan sorunu boyayıcı maddelerle kirli görünen dişlerdir ve bunun tedavisi ise profesyonelce ama oldukça rutin bir işlem olan diş taşı temizliği ve parlatmadır. Ve tecrübeyle sabittir ki, bir çok birey için bu işlem en uygun tedavidir. Ancak yinede dişlerinin daha beyaz görünmesini isteyen kişilere vital bleaching dediğimiz yöntem uygulanabilir. Sadece hasta beklentileri gerçeklik sınırlarını aşmamalıdır. Diş beyazlatmada ütopik beklentiler karşılanamaz ve memnuniyetsizlik doğar. Buna ilaveten örnek verecek olursak; çaydan görmüş olduğumüz zarar kadar yada tv seyrederken aldığımız radyasyon kadar minimal bir zararı göze almak gerekir ve herşeye karşın uygun şartların varlığında diş beyazlatma yapılabilir. Ve başarılı sonuçlar almak aslade zor değildir.
Diş eti hastalıklarının ilk ve en önemli belirtisi dişeti kanamasıdır. Dişetlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Sağlıklı dişeti gülkurusu açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak – pütürlü bir görünümü vardır. Dişeti hastalığının temel nedeni bakteri plağı denen dişe sıkıca tutunmuş, yapışkan saydam bir tabakadır. Tırnağınızla dişinizin üzerini kazıyarak plağı fark edebilirsiniz. Bakteri plağı kaldırılmazsa sertleşir ve diş taşı veya tartar olarak isimlendirilen birikintiler oluşur. Plaktaki bakteriler tarafınca üretilen toksinler (zararlı maddeler) dişetlerine zarar verir. Toksinler dişetlerinin çevreındaki destek dokularını yıkar, dişlerden uzaklaşır, oluşan periodontal ceplerde daha fazla bakteri plağı birikir. Periodontal hastalık geliştikçe cepler daha da derinleşir. Bakteri plağı dişlerin açığa çıkmış kök yüzeylerine yapışır. Dişlerin kemik desteği yok olur ve tedavi edilmeyen dişler sallanmaya adım atar ve sonucunda çekilmek zorunda kalırlar.